İstanbul / TÜRKİYE
Türkçe TÜRKÇE

Dünya Mülteciler Günü Basın Açıklaması

Anasayfa

Basın Bildirileri

Dünya Mülteciler Günü Basın Açıklaması

Dünya Mülteciler Günü Basın Açıklaması

Dünya nüfusunun bir bölümü her geçen gün MÜLTECİ konumuna düşürülüyor; çünkü, mülteciliği doğuran sebepler çoğalıyor.

Dünyanın bir kısmında özgürlükler, diğer bir kısmında savaşlar çoğalıyor.

Dünyanın bir kısmında tüketim çılgınlığı yaşanırken, diğer kısmında kıtlık çoğalıyor.

Dünyanın bir kısmı refah içinde yüzerken, diğer kısmın acıları çoğalıyor.

Suriye, Afganistan, Somali, Irak, Sudan, Arakan ve daha nice topraklara kan ve göz yaşı düşüyor, daha nice halklar doğdukları, büyüdükleri topraklardan kopartılıyor. Sadece gurbete düşmenin acısı değil eşini, çocuğunu, annesini babasını kaybetmenin acısı da içlerinde büyüyor. Tüm bu acılar yetmezmiş gibi ötekileştirilen, istenmeyen, suçlu kabul edilen mağdur ve mazlum insanların yüzüne, sığınmak istedikleri kapılar kapanıyor. Mülteci krizi adeta turnusol kağıdı gibi bize insanlığımızın ölçüsünü veriyor. Mülteci krizlerini, insanı değer olarak görerek yöneten anlayışlar her zaman kazanır.

 

Bugün 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nde bir araya gelen STK’lar olarak bu günün mülteci sorunlarının farkındalığına katkıda bulunmasını temenni ettik. Geçmiş yıllarda yaptığımız açıklamalarımızda mevcut dünya düzeninin mülteciliğe etkilerini, Avrupa’nın umuda kapanan kapılarını, Akdeniz’deki can pazarını, sınırlara çekilen utanç duvarlarını konuştuk. Bu yıl ise dünyada katlanarak çoğalan mülteci sorunlarından ziyade ülkemizde yaşanan sorunlara odaklanmayı istedik.

 

İstedik ki, dünyada 61 ülke nüfusundan daha fazla sığınmacı ve mülteci ağırlayan ülkemizde bundan sonra işimizi, aşımızı, mahallemizi, okulumuzu paylaştığımız kardeşlerimizle daha da güzel günlere kavuşalım. İstedik ki asırlar boyu mağdur ve mazlumlara kucak açmış bir medeniyetin sahibi olan bizlerin bu kadar yoğun gündemi ve dertlerinin çokluğu arasında mülteci kardeşlerimizin hayatları ellerimizin arasından kaybolup gitmesin. İstedik ki mülteciler için gerek hukuksal düzenlemeleri gerekse kurum ve kuruluşlarıyla güzel işlere imza atan ülkemizin çabası, bürokrasi engeline ya da kişisel bilgi ve bilinç eksikliğine kurban gitmesin. O nedenle de sıraladık dertlerimizi. Derdimiz en kutsal şey olan insan hayatının hoyratça savrulmasını engellemek. Bir insanın kurtuluşunun bütün insanlığın kurtuluşu olduğu inancımızla, bir insanın bile hakkının yenmesinin önünde durmak. Hele ki bu yaşam hakkı ise.

 

İşte bu duygu ve düşüncelerle uygulamada yaşadığımız ve insan hayatına mal olan sonuçlar doğuran yanlış uygulamaları sıralıyoruz;

676 sayılı OHAL KHK düzenlemesi kapsamında güvenlik gerekçesiyle haklarında sınırdışı kararı alınan kişiler, dava açma süresi beklenmeksizin (veya dava açsalar bile) direkt olarak sınırdışı edilebilmektedir. KHK nedeniyle yabancıların güvenlik açısından tehdit oluşturmadıklarını izah etme ve kendilerini savunma hakkı ortadan kalkmıştır. Böylelikle sınırdışı edileceği ülkede yaşam hakkı ihlâli ve işkence görme ihtimali bulunan kimselerin gerek iltica başvurusuyla gerekse dava açma yoluyla kendilerini ifade etme imkânı kalmamıştır.

Ülkelerinde siyasi muhâlif olan ve Türkiye’de onurlu hayat sürmek isteyen birçok mülteci, kendilerine sistematik baskı uygulayan menşei ülkelerinden paylaşılan asılsız bilgiler nedeniyle güvenlik kodu uygulamasına maruz kalmakta ve işkence görecekleri ülkelere sınırdışı edilmelerine yönelik kararlarla mağdur edilmektedir.

KHK düzenlemesi, terör olayları nedeniyle oluşan hassasiyetin kötüniyetli kullanımıyla sûistimal edilmektedir. Olağan kimlik kontrolleri veya huzur operasyonlarında tanıtıcı belgesi yanında olmayan kişiler dahi çoğu zaman güvenlik problemi olan kişiler gibi özellikle de işkence ve kötü muamele göreceği ülkelere sınırdışı edilmeye çalışılması hukuk güvenilirliği ilkesine olan itibarı zedelemektedir.

Emniyet ve istihbarat birimlerine konuşlanan FETÖ vb terörist yapılar tamamen temizlenmemişken, bir yabancıyla ilgili paylaşılan her bilgi gerekli inceleme yapılmaksızın doğru kabul edilmekte, bu bilgilere istinaden geçmiş tecrübeleri, ülkemizdeki aile ve sosyal bağları değerlendirilmeksizin yaftalanmakta, terörist ilan edilmekte ve sınırdışı kararlarına maruz kalmaktadır.

Güvenlik iddiasıyla sınırdışı kararı alınan ancak güvenliği tehdit etmediğine veya ülkesine gönderilmesi halinde işkence göreceğine dair mahkeme kararı bulunan yabancılar hakkında bir süre sonra aynı gerekçelerle tekrar sınırdışı kararları alınmakta, kendilerine yasal statü tanınmamaktadır.

İdari gözetim kararının uygulanması için yabancıların öncelikle geri gönderme merkezleri yerine karakollara sevk edilmesi ve burada parmak izi, kan örneği ve ifadelerinin alınması işlemleri idari gözetim prosedürünü gereğinden fazla uzatmakta, özellikle İstanbul gibi nüfus yoğunluğu olan illerde bu işlemler ciddi hak ihlallerine yol açmakta, yabancıların günlerce karakol nezarethanesinde bekletilmesine sebebiyet vermektedir.

Hukuken misafirhane statüsünde olan geri gönderme merkezleri maalesef cezaevi koşullarından çok daha kötü yönetilmektedir. Geri gönderme merkezleri hiçbir şekilde denetlenmemekte, STK temsilcilerinin ve basın mensuplarının merkezlere girişine izin verilmemektedir. Geri gönderme merkezlerinde avukat-müvekkil görüşmesi Genel Müdürlüğün iznine tabi kılınmakta, bazı geri gönderme merkezlerine noterlerin girmesine dahi izin verilmemektedir.

Yabancılar, avukatlarına ve ailesine haber verme imkanı sağlanmadan tutuldukları yerlerden farklı şehirlere sevk edilmekte, güvenlik gerekçesiyle telefonla görüşmelerine izin verilmediği için bazı durumlarda aylarca kendilerinden haber alınamamaktadır.

Geri gönderme merkezlerinde sınırdışı işleminin uygulanabilmesi amacıyla psikolojik baskı yapılmakta, işkence görecekleri ülkelere sınırdışı edilme tehdidiyle gönüllü geri dönüş formu imzalatılmaktadır.

Geri gönderme merkezlerinde sağlık açısından yeterli donanım olmadığı gibi, tedavi talebinde bulunan yabancılar hastalıkları son raddeye ulaşana kadar hastaneye götürülmemekte, ciddi tıbbi müdahale görmesi gerekenler teknik yetersizliği bulunan hastanelerde mağdur edilebilmektedir.

Yaşadığı yerde bir şekilde yakalanan yabancı, başka şehre sevk edildikten sonra mahkeme kararıyla serbest bırakıldığında, serbest kaldığı şehirde imza yükümlülüğü yüklenmekte, bu nedenle yabancının ikâmet ettiği, ailesinin bulunduğu şehre gitmesine izin verilmemekte, ailelerin parçalanmasına sebep olunmaktadır. Bazen de yabancıya haftanın 5 günü imza yükümlülüğü yüklenmekte, böylece bu kişilerin sosyal yaşantıları tamamıyla kısıtlanmaktadır.

İl Göç İdaresi Müdürlükleri çoğu kez kendi yetki alanlarına giren konularda dahi Genel Müdürlüğe talimat sormakta, bu bürokratik işlemler nedeniyle basit meselelerin dahi çözülmesi günler almaktadır.

Kimlik problemi tam anlamıyla aşılamayan geçici koruma kapsamındaki Suriyeliler, İstanbul Avrupa Koordinasyon Merkezinde kimlik güncelleme işlemleri için günlerce sıra beklemekte, bu süre zarfında acil tedavi ihtiyacı olanlar sağlık hizmetlerinden faydalanamamakta, tedavi ihtiyacı olanlara öncelik tanınmamaktadır.

Suriye muhalefeti tarafından verilen ve daha önce kullanılmasına izin verilen pasaportlara sahtecilik iddiasıyla el konulmakta, pasaport hâmilleri hakkında sınırdışı işlemleri ve adli işlem uygulanmaktadır.

Havalimanlarında kabul edilmeyip yolcu salonunda tutulan yabancıların avukatla görüşme imkanı bulunmamakta, resmi izin talep eden avukatların talepleri mülki idare amirliğince gerekçe gösterilmeksizin reddedilmekte, iltica talebinde bulunan bazı yabancıların iltica başvuruları dahi güvenlik gerekçesiyle işleme alınmamaktadır.

Havalimanlarında bulunan risk analiz ve değerlendirme bürosu personelleri, mülakata aldıkları yabancıları hiçbir denetime tabi olmayan kararlarıyla terörist ilan edebilmektedir. Bu mülakat ve değerlendirme aşamasında özel hayata müdahale edilmekte, mahremiyet hiçe sayılarak kişisel eşyalar incelemekte, itiraz ve şikayet eden yabancılar hakkında olumsuz rapor yazarak yabancılara kötü muamelede bulunulmaktadır.

Sonuç olarak; Türkiye’de ve dünyanın dört bir yanında yerinden yurdundan olmuş tüm mülteci ve muhacirlerin başta yaşam hakkı ihlali olmak üzere korunmaları ve onurlu insanca yaşam ortamına kavuşabilmeleri için Türkiye’deki resmi sivil tüm ilgili kişi, kurum ve kuruluşlar ile İslam dünyasının liderlerini, kurumlarını, BMMYK başta olmak üzere uluslararası mekanizmaları görev ve sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyoruz.

Uluslararası Mülteci Hakları Derneği
İHH – İnsani Yardım Vakfı
ÖZGÜR-DER
MAZLUMDER
İnsan Hakları ve Adalet Hareketi
Orta Asya Eğitim ve Kültür Derneği
Çeçen Kafkas Muhacirleri Yard. Ve Day. Dern.
Doğu Türkistan Maarif ve Dayanışma Derneği
Dünya Haklar ve Hürriyetler Birliği
Mısır Rabia Derneği
Irak  Türkleri  Kültür ve Yardımlaşma Derneği
İnsani İrade Değerleri Derneği
Suriye Nur Derneği
Yemen Dostluk ve Dayanışma Derneği
Doğu Türkistan Gençlik Derneği
Şam Alimleri Derneği
Şam İmarı Derneği
Ahıska Türkleri Derneği
Ümmet Hayr Derneği
Suriye Türkmen Meclisi Derneği
Nil İnsani Yardım Derneği
İhsan İşbirliği ve Kalkınma Derneği
Şam Yetimler Derneği
Uluslararası Türkistanlılar Derneği
İnsan Hakları Gündemi Derneği